Kale Dış Kent Gelişimi

Hadrianopolis’in 1361 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle birlikte, kent kale dışına doğru, tarihsel kent merkezinin olduğu yönde doğuya ve kuzeye doğru gelişim göstermiştir.

          

Kale dışı gelişim sürecinde mimari açıdan önemli birçok farklı dönem yer almaktadır. Birinci dönem Çelebi Mehmet’in (1413–1421) sultanlığı dönemidir; bu dönemin en önemli yapısı Osmanlı İmparatorluğu’nun Edirne’yi 1361 yılında fethettikten sonra inşa ettiği ilk abidevi yapı da olan Eski Camii’dir. Eski Camii, Roma döneminde inşa edilmiş olan Edirne kalesi dışında inşa edilmiş bir yapı olarak, Edirne kentinin doğuya doğru yayılmasını sağlamıştır.

Kent çekirdeği özelliği gösteren, Hadrianus’un yaptırdığı Edirne Kalesi’nin dışına çıkılarak kent, 15. yüzyılda Eski Camii çevresinde yayılıma gösterir. Eski Camii’yle birlikte Eski Camiye gelir getirmesi amacıyla vakıf olarak 1418 yılında yapılan Bedesten bu alanda ticari bir doku oluşmasına öncü olmuştur.

İkinci ve en önemli dönem, şehrin mamur bir duruma geldiği Sultan II. Murat (1421–1451) dönemidir. II. Murat dönemi Edirne’nin kent tarihi açısından önemli bir döneme işaret etmektedir. Bu dönemde, kent pek çok eserle daha bayındır hale gelmiş; kentte pek çok camii, mescit ve medrese inşa edilmiştir.

II. Murad tarafından 1438–1147 yıllarında Mimar Müslihiddin Ağa’ya inşa ettirilen Üç Şerefeli Camii, kentin kuzey yönde gelişimini sağlayan bir nirengi noktası oluşturmuştur. Hadrianus döneminden kalan kale şehrinin Kuzey-kuzeydoğu hattını belirleyen Üç Şerefeli Camii, arkasında yarattığı mahalle dokusuyla, kentin Müslüman kesiminin yaşadığı bir bölge olmuştur.

Üçüncü dönem 1453’ten sonra, yeni başkent olan İstanbul tarihi yarımadasıyla bağlantılı olarak gelişen dönemdir.

İstanbul’un fethedilmesinden ve başkent olmasından sonra, önemli mimari anıtlar ve inşa faaliyetleri, buraya kaymıştır. Bu faaliyetler, Fatih Sultan Mehmet’in Fatih Külliyesi’yle başlayıp, ardından Sultan II. Bayezıd’ın Bayezıd Külliyesi, Sultan I. Selim Külliyesi’yle devam ederek Şehzade Mehmet Külliyesi, Mihrimah Sultan Külliyesi, Süleymaniye Külliyesi, Yeni Camii ve Külliyesi’yle dorukları yaşayarak devam eder. İstanbul tarihi yarımadadaki XVI. Yüzyılın son yarısının hemen hemen tüm yapıları, imparatorluk Baş Mimarı Mimar Sinan’ın eserleridir. Bu dönemde mimari ve süsleme üsluplarının yaratıldığı ve yayıldığı ana nokta başkent İstanbul’dur. Edirne kenti İstanbul ile paralel şekilde mimari ve kentsel gelişimine bu dönemde devam etmiştir. Selimiye Camii bu dönem eserlerindendir.